Çoğumuz, saniyelerin nasıl hızla akıp gittiğini gösteren kelepçeleri tatilde bile bileğimizde gönüllü taşıyarak, gözümüzü o kelepçenin sabırsız akrebinden, kulağımızı damarımızdaki tik – takların yorucu sesinden bir an olsun ayırmadan kör bir telaşa koşuyoruz, koşmamız gerektiğini düşündüğümüz yolu… Daha fazla
Bir Rumen masalı
16 Oca 2009 Yorum bırakın
Yoksul köylerin en yoksulunda, yoksul mu yoksul bir aile yaşarmış. Bu aile o kadar yoksulmuş ki çok ender yemek yer, su bile içmezlermiş. Malları mülkleri yokmuş, ama çocukları çokmuş. Bir süzgecin ne kadar deliği varsa, onlarda da o kadar çocuk varmış. Hayatta tek şansları en büyük kızlarıymış. Her şeye aklı yeten bu kız, diğer kardeşleriyle de ilgilenir, onları da eğitirmiş.
Bu yoksul ve kalabalık aileye köyün ağası acımış. “Açlıktan öleceksiniz. Sana şu tarlayı veriyorum, üzerine ev yaparsın, kalanını da eker, diker, çocuklarının ekmeğini çıkartırsın,” demiş. Yoksul ailede sevinç, bir bahar rüzgarı gibi esmiş o gece. Herkes güzel yarınların rüyasını görmüş. Ertesi gün yoksul köylü tarlaya gitmiş. Ev yapmak için temel kazmaya başlamış. Bütün gün kazmış, derin bir çukur oluşturmuş. Akşam olurken de çukuru öyle açık bırakıp eve dönmüş. Zaman çok geç olduğundan çukurun üzerini kapatacak bir şeyleri bulamamış. Daha fazla
DOST OLALIM GÖNLÜMÜZLE
16 Oca 2009 Yorum bırakın
Son Yorumlar